top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıAv. Çiler Nazife Koşar

PANDEMİDE KAZANILAN YAŞAM HAKKI


Anayasal haklar, anayasa tarafından kişilere tanınmış ve güvence altına alınmış olan haklardır. Hangi hak ve hürriyetin “anayasal” bir hak ve hürriyet olduğu tartışmasız bir şekilde bellidir. Anayasada düzenlenmiş olan temel hak ve hürriyetler, anayasal hak ve hürriyetlerdir.


Yaşam hakkı, Kişi dokunulmazlığı, Kişi hürriyeti ve güvenliği, Özel hayatın gizliliği ve korunması, Yerleşme ve seyahat hürriyeti, Din ve vicdan hürriyeti, Düşünce ve kanaat hürriyeti, Bilim ve sanat hürriyeti, Basın ve yayınla ilgili hürriyetler, Toplantı hak ve hürriyeti, Mülkiyet hakkı, Hak arama hürriyeti, Temel hak ve hürriyetlerin korunması, KİŞİ HAKLARIMIZ; Türk vatandaşlığı, Seçme seçilme siyasi faaliyetlerde bulunma hakları, Kamu hizmetine girme hakkı, Dilekçe hakkı, SİYASİ HAKLARIMIZ; Ailenin korunması, Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi, Çalışma ile ilgili haklar, Toplu iş sözleşmesi grev hakkı ve lokavt, Ücrette adalet sağlanması, Sağlık çevre ve konut hakkı, Gençliğin korunması ve spor hakkı, Sosyal güvenlik hakları, Tüketici hakları, Tarih kültür ve tabiat varlıklarının korunması, SOSYAL VE EKONOMİK HAKLARIMIZDIR.


Bu haklar kişinin doğumuyla başlayıp, ölümüyle sona erer. Temel hak ve hürriyetlerimiz, evrensel nitelikte olup Dünya’nın her yerinde geçerlidir. Sadece ‘insan’ olmakla kazandığımız bu haklar; dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmezdir.


YAŞAM HAKKI

Diğer temel hak ve hürriyetler gibi Anayasa ile koruma altına alınan yaşam hakkı, bütün hakların temelidir. Çünkü yaşam başlamadan insan diğer hiçbir eyleme başlayamaz.

Bu sebeptendir ki bu hak, savaş, sıkıyönetim ve olağan üstü hallerde dahi durdurulamaz, yok edilemez.


Devletin de, vatandaşının yaşam hakkının koruma yükümlülüğü bulunmaktadır.

Bu bakımdan kişiyi tedavi etmemek yani bir nev’i ölüme terk etmek ya da kişinin yaşamını kurtarmak için gerekli olan tıbbi tedavi veya ilaç giderlerini karşılamamak da esasen yaşam hakkının ihlalidir.


Bilindiği üzere ülkemizde bazı ilaçların ödemesi SGK tarafından karşılanırken, kanser ilaçları başta olmak üzere Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer almayan bazı ilaçların ödemesi ise kurumca karşılanmamaktadır.


Devlet tarafından ödenmeyen ilaçların bedelini vatandaşlar, tedavi olmak/yaşamak için kendi cebinden karşılamak zorunda kalmaktadır. Ancak kimi zaman bu ilaçların bir dozu dahi vatandaşın bütçesini oldukça aştığından, hastalar sırf bu sebeple tedavi olamamaktadır.


Oysa ki, hastanın sağlık hizmetine erişim hakkının engellenmesi, hastanın ve dahi hastaya bakmakla yükümlü olan kişilerin ödeyemeyecekleri ağır bir maddi yük altında bırakılması; sağlıklı yaşam hakkına ve sosyal devlet ilkesine açıkça aykırılıktır.


Kanser ilaçları başta olmak üzere Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer almayan bazı ilaçların ödemesinin devlet tarafından karşılanmamasıyla birçok kişinin tedavisi ve ilaca erişimi engellenmektedir. Bu durum anayasaya, uluslararası sözleşmelere, yasalara aykırı olduğu gibi aynı zamanda açıkça bir insanın yaşama hakkının da ihlalidir.


Geçtiğimiz günlerde bir kanser hastası, 20 günde bir kullanması gereken ve her bir kürü 15.664,00 TL olan ilacı alacak maddi gücü bulunmadığından yaşama hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Başvuruyu yaparken de, başvuru sonucunun beklenmesinin telafisi imkansız sonuçlara yol açabileceği sebebiyle ‘ihtiyati tedbir’ talep etmiştir.


Başvurucunun ihtiyati tedbir talebini hızlı bir şekilde değerlendiren ve 24 saat içinde sonuca bağlayan Anayasa Mahkemesi, ilacın alternatifi bulunmadığından ve tedavinin de aciliyeti göz önünde bulundurularak kişinin yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetmiş olup ilacın ücretinin SGK tarafından derhal karşılanmasına karar vermiştir.


Biz de Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bu kararın oldukça yerinde olduğunu belirtmek isteriz. Zira, tedavi, niteliği gereği ertelenemez. Hastanın, doktorun uygun bulduğu her tedaviyi alma hakkı vardır. Yukarıda ifade etmiş olduğumuz üzere Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer almayan bazı ilaçların ödemesinin devlet tarafından karşılanmaması sebebiyle, hastalar bir yandan hastalığıyla mücadele ederken, diğer yandan da maalesef ilaçların masraflarını nasıl karşılayacağını düşünmektedir.Oysa ki, vatandaşını tedavi etmek, O’nun sağlıklı bir şekilde yaşamasını sağlamak Devletimizin boynunun borcudur!


Öncelikle, vatandaşların yargı yoluna başvurmaksızın devlet tarafından bu ilaçların/tedavilerin bedellerinin karşılanması gerektiğini düşünmekteyiz. Ancak, devlet tarafından bu adım atılana kadar, bu ve bunun gibi emsal nitelikteki kararlar ile, ilaç bedellerinin hastalara ödenmesi ve hastaların o zamana kadar yaptığı tüm tedavi masraflarının iadesinin talebi için yargı yoluna başvurmak gerekmektedir.


Konunun önemine binaen, vatandaşların yapacak oldukları tüm başvurularda ve açılacak davalarda, herhangi bir hak kaybına uğranılmaması adına, uzman bir büroyla iletişime geçilmesi oldukça yararlı olacaktır.


Av. Çiler Nazife KOŞAR


0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page