Bilindiği üzere, içinde bulunduğumuz bu korona virüs salgınında Türkiye'nin ekonomik önlemleri kapsamında getirilen düzenlemeler arasında ‘işten çıkarma yasağı’ da bulunmaktadır.
Pandemi dolayısıyla, iş hacminin azalması nedeniyle işyerinde küçülmeye gitmek isteyen işverenlere bazı destekler sağlanarak, bu çerçevede işçilerin haklarını da korumak adına işten çıkarma yasağı uygulaması getirilmiştir.
Halk arasında 'işten çıkarma yasağı' olarak bilinen, ancak hukuki adı 'iş akdinin feshinin kısıtlanmasına ilişkin düzenleme' olan bu uygulama, ilk olarak 17 Nisan 2020 tarihinde getirilmiş bulunmaktadır. 2 aylık periyotlarla, Cumhurbaşkanı kararı doğrultusunda uzatılan bu yasağın, hali hazırda geçerliliğini koruduğunu söyleyebiliriz.
Son olarak, 4857 sayılı İş Kanununun geçici 10'uncu maddesinin 1. ve 2. fıkralarında belirtilen sürelerin 17/01/2021 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına karar verilerek, 'iş akdinin feshinin kısıtlanmasına ilişkin düzenleme' nin 17/03/2021 tarihine kadar uzatıldığı görülmektedir.
4857 sayılı İş Kanununa eklenen geçici 10'uncu madde ile, Cumhurbaşkanı’na bu düzenlemeyi (işten çıkarma yasağını), 30 Haziran 2021 tarihine kadar uzatma yetkisi verilmiştir.
Bu bakımdan netice olarak; iş veya hizmet sözleşmelerinin, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, iş veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, iş yerinin faaliyetinin sona ermesi ve işin sona ermesi halleri dışında, işveren tarafından feshedilmesinin hali hazırda 17 Mart 2021 tarihine kadar yasak olduğunu söylememiz mümkündür.
Pandemi Döneminde Tazminatsız, İşten Çıkarmalar Artmıştır.
Görüldüğü üzere, “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, iş veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, iş yerinin faaliyetinin sona ermesi ve işin sona ermesi halleri” işten çıkarma yasağının dışında tutulmuş olup, işveren bu nedenlerle, yasağa rağmen işten çıkarma yapabilecektir.
Uygulamada da, işveren tarafından İş Kanunu'nun 25/2 maddesi yani “ahlaka aykırı davranış” gerekçe gösterilerek, pandemi döneminde tazminatsız olarak işten çıkarmaların yapıldığı görülmektedir.
İşveren tarafından bu şekilde yapılan iş akdinin feshi ile işçi, kanun kapsamında kıdem tazminatına hak kazanamadığı gibi, iş akdinin feshinin kısıtlanmasına ilişkin düzenlemeden ve de işsizlik ödeneğinden de faydalanamamaktadır.
Oysa ki, 4857 sayılı İş Kanununun 25/2 maddesinde belirtilen ahlaka aykırı fiiller arasında; işyerinde çalışan bir işçiye cinsel tacizde bulunmak, işyerine sarhoş ya da uyuşturucu madde alarak gelmek ve hırsızlık yapmak gibi yüz kızartıcı suçlar bulunmaktadır.
Bu kapsamda işçilerin bu dönemde, büyük çoğunluğunun haksız olarak işten çıkarıldığını söylememiz gerekmektedir. Böylelikle, işçilerin haklarını korumak amacıyla getirilen işten çıkarma yasağı düzenlemesinin, işçiyi korumak yerine işçinin daha da mağdur olmasına yol açtığı görülmektedir.
Peki, Bu Şekilde Tazminatsız Olarak İşten Çıkarılanlar Ne Yapabilir?
İş akdinin işveren tarafından geçersiz olarak feshedildiğini düşünen işçi, işe dönmek için işe iade davası açabileceği gibi, iş akdinin haksız olarak sona erdirilmesi nedeniyle iş mahkemelerinde işçilik alacağı davası da açabilir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesine göre, “İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.
Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.
Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.”
Ancak, işçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren “on işgünü içinde” işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.
Bu sebeple işçinin hak kaybına uğramaması adına bu sürelere oldukça dikkat etmesi gerekmektedir.
İş Davalarında Mahkemeye Gitmeden Önce, Arabulucuya Başvurma Zorunludur.
Önemle belirtmek istediğimiz diğer bir husus da, 01/01/2018 tarihinden itibaren iş davalarında arabuluculuğun zorunlu dava şartı haline getirildiğidir.
Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde, herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
Arabuluculuk görüşmelerinde tarafların uzlaşması halinde, mahkeme kararı hükmünde, anlaşma uzlaşma tutanağı düzenlenir ve taraflarca imzalanır.
Arabulucuda anlaşılamaması halinde ise, bu hususun işlendiği son tutanak dava dilekçesine eklenerek iş mahkemelerinde söz konusu uyuşmazlığa ilişkin dava açılabilir.
Görüldüğü üzere hak düşürücü sürelere ve usullere tabi olan bu spesifik davalarda kişilerin hak kaybına uğramaması adına, bu süreci uzman bir hukuk bürosuyla yürütmelerini tavsiye etmekteyiz.
Av. Çiler Nazife Koşar
Comments