Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 tarihinde pandemi ilan edilen ve tüm dünya ülkelerini birçok alanda etkileyen korona virüs (Covid-19) salgınının ülkemizi en çok ekonomik alanda etkilediğini söyleyebiliriz.
Bu sebeptendir ki; birçok işyerinde işler durma noktasına gelmiş ve işletmeler giderlerini dahi karşılayamaz olmuşlardır. Bu salgından en çok zarar gören sektörlerin başında da, şüphesiz ki gıda sektörünün geldiğini söylememiz mümkündür.
Zira, korona virüs salgınının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli önlemlerin uygulandığı ülkemizde, İçişleri Bakanlığı tarafından, birçok işyerinin faaliyetlerinin durdurulmasına/kısıtlanmasına karar verilmiştir. Her ne kadar bu tür önlemler virüsün bulaşmasını engellemekte ve toplum ve birey sağlığı açısından gerekli ise de, vatandaşların evden çıkmamasının sonucu olarak serbest meslek sahipleri, restoran ve kafe sahipleri gelir elde edemediklerinden ekonomik sıkıntıya düşerek, kiralarını ve hatta çalışanlarının maaşlarını dahi ödeyemez hale gelmişlerdir.
Hali hazırda, hafta içi 21.00 – 05.00 saatleri arasında ve hafta sonu Cuma akşamı 21.00 ‘den, pazartesi günü saat 05.00 ‘e kadar uygulanan 56 saatlik sokağa çıkma kısıtlaması, kafelerin, restoranların ve alışveriş merkezlerinin boş kalmasına sebep olmuştur. Kaldı ki sokağa çıkma kısıtlamasının olmadığı saatlerde de kafelerin ve restoranların sadece paket servisi yaptığı da bilinmektedir.
Gelir elde etmek bir yana, en azından mevcut ekonomik durumunu korumak isteyen ve cepten para harcamak istemeyen kendi işinin patronu olan esnaf, dükkanını kapatıp giderken; başka bir ticari ad ve unvanı kullanan, gelir elde edemese bile akdetmiş olduğu sözleşme gereği her ay bir bedel ödemekle yükümlü olan kişilerin daha fazla mağdur olduğu görülmektedir.
Bu sebeplerle, kişinin pandemi nedeniyle sözleşmenin ifasında güçlük yaşaması ve hatta ifa imkansızlığına düşmesi hallerinde Türk Borçlar Kanununca kişilere çeşitli haklar tanınmıştır. Bu haklar;
1- Mücbir sebep nedeniyle ifa imkansızlığına düşülmesi halinde sözleşmeyi feshetme hakkı (TBK 136),
2- Mücbir sebep nedeniyle sözleşmenin ifasında güçlük yaşanması halinde, sözleşmenin uyarlanmasını isteme, mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkı (TBK 138) dır.
Yukarıda ifade etmiş olduğumuz üzere korona virüs nedeniyle kişiler, akdettikleri sözleşmenin ifasında güçlük yaşamakta ve hatta kişiler açısından sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği dahi görülmektedir.
Her ne kadar borçlar hukukunun temel prensibi sözleşmeye bağlılık ilkesi olsa da, mücbir sebep veya beklenmedik hal nedeniyle taraflar arasında akdedilen sözleşme yönünden ifa güçlüğü veya ifa imkansızlığı hallerinde kişilere, kanunen çeşitli haklar tanınmıştır.
TBK 136 hükmüne göre; borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Bu kapsamda, taraflardan birinin yükümlülüklerini yerine getirmesini engelleyen bir mücbir sebebin varlığı halinde, ifanın imkânsızlığına ilişkin hükümler uygulanır.
Tüm dünyada pandemi ilan edilen korona virüs salgını dolayısıyla; sözleşme yapıldığı sırada mevcut olmayan, ancak sonrasında kişiden kaynaklanmayan ve kişilerce önceden öngörülmeyen, öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.
Bu sebeple hala daha kişilerin sözleşmeye bağlı kalmasının istenmesi, dürüstlük kurallarına aykırıdır. Şahısların işletmesi yönünden işbu mücbir sebep nedeniyle doğan ifa imkansızlığı önceden öngörülebilseydi, salgın öncesinde akdedilen sözleşme kesinlikle akdedilmez idi. Bu bakımdan şahısların TBK kapsamında sözleşmeyi feshetme hakkına sahip olduğu açıkça ortadadır.
Mücbir sebep, tarafların üstlendikleri edimlerin ifasının, dıştan kaynaklanan, sözleşmeden doğan borcun ihlaline mutlak surette, öngörülemez ve kaçınılmaz olarak yol açan, karşı konulması objektif olarak mümkün olmayan olaylardır.
Tarafların akdettikleri sözleşmelerde, herhangi bir şekilde mücbir sebep hükmüne yer verilmemesi halinde, sözleşmenin, TBK hükümleri uyarınca genel ilkelere göre sona erdirilmesi söz konusu olacaktır.
Korona virüs salgını nedeniyle, faaliyetleri Bakanlık kararı ile durdurulan/kısıtlanan işyerleri yönünden mücbir sebebin varlığı kabul edilmektedir. Kaldı ki Yargıtay’ın da “salgın hastalıkları” birer mücbir sebep hâli olarak kabul ettiği yerleşik içtihatları bulunmaktadır.
Bu kapsamda, korona virüs salgını dolayısıyla alınan tedbirler neticesinde kişilerin sözleşmeden doğan borcunu ifa etmesinin imkansız hale gelmesi, bu öngörülemez olağanüstü hal karşısında kişilerin artık sözleşme ile bağlı tutulmasının adalet, hakkaniyet ve dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması sebepleriyle mücbir sebep nedeniyle haklı olarak sözleşmeyi feshedebileceklerini belirtmek isteriz.
Bununla birlikte, akdetmiş olduğu sözleşme ile imtiyaz alan kişi açısından sözleşmenin ifası imkansız hale gelmemiş ise, ancak yine de sözleşmenin ifasında güçlük yaşanıyorsa, kişi; sözleşmeyi feshetmeyerek dava yoluyla hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını talep edebilir.
Örneğin, ülkemizde korona virüs salgın hastalığının bulunmadığı, sokağa çıkma kısıtlamalarının ve işyerlerinin kapatılması uygulamasının söz konusu dahi olmadığı 2019 yılı Aralık ayında, aylık 20.000 TL gelir elde eden bir işletme, ekonomik sıkıntıya düşmeksizin 10.000 TL kira ödemesi yapabiliyorken; günümüzde kısıtlamaların yaşanması sebebiyle, kendi kusurundan kaynaklanan bir sebep olmaksızın, aylık 10.000 TL dahi gelir elde edemeyen aynı işletmenin, kirasını aynı miktarda ödemesi takdir edileceği üzere mümkün değildir.
Bu bakımdan, kanunen, kişilere hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını talep etme hakkı tanınmıştır. Hali hazırda uygulamada sıklıkla ‘pandemiden dolayı kira uyarlaması’ davalarına bakılmakta olup, dava sonunda kirada yarı oranında indirim yapıldığı görülmektedir.
Üstelik, hüküm verilmesi beklenmeksizin, hakim kararıyla tedbiren dava tarihi itibariyle kiranın yarısının ödenmesine karar verildiğini de söylememiz gerekmektedir.
Tüm bu sebeplerle, kişilerin sözleşme yaptığı sırada mevcut olmayan, sözleşme yapılırken öngörülemeyen, öngörülmesi de beklenemeyecek olan, ancak sözleşme sonrasında meydana gelen mücbir sebepler dolayısıyla sözleşmenin ifasında güçlük yaşanması ya da sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesi neticesinde kişilere kanunen tanınmış, sözleşmeyi feshetme, sözleşmenin günümüz koşullara uyarlanmasını isteme ya da sözleşmeden dönme haklarının bulunduğunu açıkça belirtmek isteriz.
Bu kapsamda, pandeminin etkilerinin daha da sarsıcı şekilde hissedileceği günleri beklemeksizin, kanunen tanınan bu haklardan yararlanmak için sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmekte güçlük yaşayan veya sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getiremeyen kişilerin derhal hukuki yollara başvurması gerektiğini önemle belirtmek isteriz.
Av. Çiler Nazife Koşar
Komentarze