“Korkuluğa dayanıp, denize doğru eğiliyorum. Uzun uzun, kederle denize bakıyorum. Gün doğuyor. O korkunç gece bitiyor nihayet, alacakaranlık açılıyor yeniden. Yoğun bir kırgınlık, öfke ve tiksinti duyuyorum. Su tertemiz, lekesiz, nefesini tutmuş beni bekliyor. Dayaktan morarmış bedenim yavaşça gözlerimin önünden kayıyor. Gövdemi aşağı doğru bırakıyorum. Saçlarım yosunların arasında sürükleniyor. Tükettiğim tüm acılar, harcanmış yıllar, hoyratlıklar, kırgınlıklar, gözyaşlarım ve bütün bunların taşınmaz ağırlığı ile dibe doğru akıyorum. Derin, karanlık dibe doğru. Sonra daha derin, daha karanlık dibe, daha, daha dibe…
Bu şehrin kıyı ve köşelerinden; yokluğun, terk edilmişliğin, sefaletin, insanlık dışı her şeyin kol gezdiği yerlerden uzağım, güvendeyim artık. Sokaklardan lağım sularının aktığı ve ölümüne olmayan aşkların yakışık almadığı, her türlü inceliğin ahlaksızlık sayıldığı yerler. Gecenin bir saatinde başa inecek bir taş, bir kürek sapı ve şiddetin her türlüsünün kabul gördüğü yerler. Ki ölüm bilinen kılıklarda değil, tebdil gezer buralarda…
… Birden uyanıyorum. Geceyi bölen ağustos böceklerinin sesi, bir çocuk ağlaması ve hızla çarpan bir kapı… Her şey aynı. Tanıdık bir acı duyuyorum içimde bir yerlerde. Bir doku yırtılması, ani bir kesik gibi. Yatağın içine oturuyorum. Elimi göğsüme doğru götürüyorum, üşüdüğümü fark ederek. Kalbim sağlam, yerinde duruyor. Boynuma dolanan yosunları, saçlarımdaki inci tanelerini ve deniz kabuklarını ayıklıyorum.”
Fransızlara atfedilen bir atasözü vardır. Onlar; "Büyük adamlar, büyük kadınların eseridir" derlermiş. Gerçekten, dâhileri doğuran da, yoğuran da kadınlardır. Kadının en büyük dehasıdır bu. Çünkü kadın, mesleği ne olursa olsun, her şeyden önce annedir.
Günümüz dünyasında ise, kadın olmak çok zor. Geleneklerimiz ve hızla değişen koşullar arasındaki çelişki aşılamaz gibi görünüyor. Ve hangi mesleği seçerlerse seçsinler, yine de kadınlar 'kadın' olmayla eş anlamlı hale gelmiş, 'yuvayı yapan dişi kuş' kimliğinden ve bu kimliğin beraberinde getirmiş olduğu ağır yükümlülüklerden sıyrılamıyor. Neticede bir yandan aile içerisinde anne ve eş kimliklerini üzerine geçirip müşfik, özverili, mutedil, kısaca 'kadın' olmanın doğasından kaynaklanan görevlerini yerine getiriyorken; diğer yandan sabah evinden işine doğru giderken, ancak bir erkeğin taşıyabileceği sorumlulukları üzerine alıp, daha sert, otoriter, aktif ve dominant iş kadını kimliğini giyinip, aile yaşantısını kariyeriyle entegre etmeye çalışıyor.
İş hayatındaki kadının yaşamı bu sıkıntılarla sürüp gidiyorken, Anadolu kadınının geleneksel ve kültürel çelişkilerle dolu yaşantısı çok daha zor ve dramatik. Konuyla ilgili olarak; Glasgow Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde "Jurisprudence and Comparative Law" dersi veren, Rotterdam Erasmus Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde "Mukayeseli Hukuk" Emeritus Profesörü olan ve aynı zamanda Utrecht Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde "Türk Hukuku" Onursal Profesörü ve Uluslararası Mukayeseli Hukuk Akademisi üyesi Esin Örücü'nün "Hukukta kadın ve son gelişmeler" adlı çalışmasından, son derece üzülerek okuduğum bir örneği aktarmak istiyorum:
Hollanda'da Yüksek Mahkeme (Hoge Road) önünde bulunan bir davaya konu olan olaydan ve Mahkemenin farklı kültürlere saygı gösterme çabası içinde, özellikle biz kadınlar, fakat aslında herkes için düşündürücü bir davadan söz ediyor Sayın Örücü. Hollanda'da yaşamakta olan Doğu Anadolu kökenli bir ailenin, yeni evli bir kızları var. Kız, evlenmeden önce bir başkasını sevmiş ve onunla cinsel ilişki yaşamış. Evlendikten sonra bu konudan haberdar olan erkek kardeşleri ve babası, kızı koca evinden aldıktan sonra, asfalta yatırıp özel otomobilleri ile başının üzerinden bir kaç kez geçip, kafasını ezerek öldürmüşler. Büyük ağabey olayın hemen ardından Almanya'ya kaçmış, küçük erkek kardeşler ve baba yakalanıp ceza mahkemesine çıkartılmışlar. Savunma avukatı hâkime; "aman efendim" demiş. "Bu davada her şeyden önce araştırmanız gereken konu, Doğu Anadolu Bölgesinde geçerli olan töre ve kadının bu kültürdeki yeridir. Zira önünüzdeki davada öldürülen kadının, bu coğrafyada bir tavuktan fazla değeri yoktur. Bu nedenle de, bu davayı bir tavuğun öldürülmesi olayına bakar gibi değerlendirmeniz gerekir." Hollandalı Hâkim "Yaa" demiş, "öyleyse hemen bir antropolog bulun, durumu araştırıp açıklığa kavuştursun." Belçikalı bir antropolog mahkemeye başvurmuşsa da, özellikle kadın hakları ile ilgili sivil toplum örgütlerinin tepkisi üzerine, başvurusunu geri almış.
Bu üzücü örnekten hemen sonra altını çizmek istediğim bir husus var;
Şiddet yaşadığınızda, bulunduğunuz yerdeki en yakın
Karakol yerine, bir dilekçeyle doğrudan Cumhuriyet Savcılığına da başvurmak mümkündür.
Esasında durumu öğrenen Cumhuriyet Savcısının da, gerekli tedbirlerin alınması için kendiliğinden Aile Mahkemesi’ne başvurması gerekmektedir.
·
·
·
·
·
·
·
· Çocukların nüfus cüzdanları /
·
·
· Şiddet
·
Şiddet gördüğünüzde evinizi mutlaka terk etmek zorunda değilsiniz. 6284 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Yasa”, şiddet uygulayanı evden uzaklaştırabilmenizi sağlar.
Şiddet uygulayan kişi hakkındaki tedbirler geçicidir en fazla 6 ay için uygulanabilir. Gerekiyorsa tedbir kararı tekrar verilebilir. Mahkeme şiddet uygulayan kişi hakkında aşağıdaki tedbirlere hükmedebilir veya duruma göre başka bazı tedbir kararları da verebilir:
*Aile bireylerine karşı şiddete ve korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması
*Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması
*Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi
*Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi
*Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi
*Alkol veya uyuşturucu madde kullanıyorsa bunları kullanarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması
*Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.
Aynı çatı altında yaşadığınız eşiniz, çocuğunuz veya diğer aile bireyleri, mahkemece hakkınızda ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkınız olan ya da evli olmanıza rağmen fiilen ayrı yaşadığınız eşiniz size veya çocuklarınıza sözlü, fiziksel, duygusal, cinsel veya ekonomik şiddet uyguluyorsa bu yasadan yararlanabilirsiniz.
6284 sayılı yasa ile size sağlanan haklar ve olanaklar geçicidir, tedbir niteliğindedir. Kocanızın ya da diğer aile bireylerinden birinin size ve çocuklarınıza şiddet uygulaması nedeniyle boşanmak ve/veya ayrıca cezalandırılmasını istiyorsanız, başkaca davalar açmanız gerekmektedir.
Daha önce boşanma veya ceza davası açmış olmanız, bu yasadan yararlanmanıza engel değildir. Diğer dava veya davalar devam ederken de, bu yasadaki tedbirlerin uygulanması için başvuruda bulunabilirsiniz.
Şikâyet ve davalarınızı kendiniz takip edebilirsiniz. Ya da bir avukat tutabilirsiniz. Avukat tutacak maddi gücünüz yoksa, bulunduğunuz ildeki Baro'dan sizin için bir avukat görevlendirmesini isteyebilirsiniz.
Av. Çiler Nazife Koşar
Comments