Afetler, sosyal yaşamın kesintiye uğramasına, insan yaşamı ve malvarlıklarının zarar görmesine neden olur. Afetlerin bireyler ve toplumlar üzerindeki etkilerinin sona ermesi günler, aylar ve hatta yıllar alabilmektedir.
Ülkemizde doğal afetler sonrasında yaşanan sorunların çözümüne ilişkin olarak, “7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” ve “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” olmak üzere (2) adet kanun bulunmaktadır.
7269 sayılı kanun, afetlerin meydana gelmesinden sonra alınması gereken acil tedbirlerin neler olduğunu, yapılacak yardımların ne olduğunu ve tedbirleri almaya yetkili mercilerin kim olduğunu belirtmektedir.
Afet Yasası da denilen bu kanun ile, alınması gereken acil tedbirleri almaya, afetin meydana geldiği ilin valisi yetkili kılınmış olmakla birlikte, Cumhurbaşkanınca afete maruz kalmış bölgenin “afet bölgesi” olarak ilan edilmesine karar verilebilir.
Afet Bölgesi; deprem, toprak kayması, sel, yangın, kaya düşmesi ve çığ gibi birçok afetin görüldüğü ve her an bu olayların yaşanabileceği yerlere denilmektedir. Ancak bir yer direkt olarak afet bölgesi ilan edilemez. Afet bölgesi ilan edilmesi için bazı şartlar aranmaktadır.
Doğal afetlerden biri yaşanmış olsa dahi, afet bölgesi ilan edilecek olan yerde, bu olayların her an bir kez daha yaşanacak olması önemlidir.
Bununla birlikte; “kanunda belirtilen oranda binanın yıkılması veya onarımı mümkün olmayacak derecede ağır hasar görmesi, yaşanan afet sebebiyle çok sayıda ölü ve yaralının olması, tarım ürünlerinin en az 1/3 ünün zarar görmüş olması, afet bölgesinde kamu tesislerinin çalışamayacak veya kullanılamayacak hale gelmesi, ulaşım imkanlarının sınırlı bir hal alması” nedenleri, afetin meydana geldiği yerin afet bölgesi ilan edilmesi için aranan şartlardandır.
Afetin Meydana Geldiği Yerin, Afet Bölgesi İlan Edilmesi Halinde Ne Olur?
Öncelikle, afet bölgesi ilan edilen yerde sağlık hizmetleri tamamen ücretsiz hale gelir. İlaveten, ordu birlikleri de kendilerinden istenen her türlü işi yapmaya zorunlu kılınır. Yapılardaki hasarların tespit edilmesi amacıyla bütün illerden teknik heyet çağırılır, bölgedeki her bir bireyin psikolojik ve sosyolojik tedavisi için sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar görevlendirilir ve tüm maddi zararlar devlet tarafından ödenir.
Görüldüğü üzere afetin meydana geldiği yerin, afet bölgesi ilan edilmesi halinde, afetzedelere devlet tarafından büyük ölçüde maddi ve manevi destek sağlanmaktadır.
Bu bakımdan afetzedelerin sosyolojik ve psikolojik durumlarının bir an önce iyileştirilmesi için, afetin meydana geldiği yerin, afet bölgesi ilan edilmesi oldukça önemli ise de, ülkemizde sadece Düzce depreminde Düzce bölgesinin afet bölgesi olarak ilan edildiğini belirtmek isteriz.
Bu sebeple deprem gibi doğal afetler sonrasında ilk olarak bölgenin ‘afet bölgesi’ olarak ilan edilmesi ile çözüm yollarına başlanılabileceğini düşünmekteyiz.
Zira, 7269 sayılı Afet Yasası’nın uygulanabilmesi için öncelikle afetin meydana geldiği yerin Cumhurbaşkanınca ‘afet bölgesi’ ilan edilmesi gerekmektedir. Aksi halde, afetzedelerin bu yasa ile tanınan haklardan faydalanması imkan dahilinde değildir.
Afetin meydana geldiği yerin afet bölgesi ilan edilmesi durumunda, 7269 sayılı Afet Yasası’nın 29. Maddesine göre; “yıkılan, yanan, ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarda oturan ailelere hak sahibi olmak şartıyla konut yaptırılır veya kredi verilir.” hükmüne istinaden, afetzedelere yeni bir konut yaptırılacağı veya uygun şartlarda kredi verileceği görülmektedir.
6306 Sayılı Yasanın Sağladıkları Nelerdir?
6306 sayılı Kanun’a göre, yıkılacak derecede riskli olan yapıların bulunduğu alanlar ile kendiliğinden çöken veya zeminin kayması, heyelan, su baskını, kaya düşmesi, yangın, patlama gibi sebeplerle ağır hasar gören veya ağır hasar görme riski bulunan yapıların bulunduğu alanlarda dönüşüm uygulamaları maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmaksızın Bakanlıkça resen yapılabilir veya yaptırılabilir.
Buna göre, meydana gelen bir depremde hasar alan binaların 6306 sayılı kanun kapsamında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, dönüşümünün sağlandığını söylememiz mümkündür.
Bu bakımdan, afetin meydana geldiği yerde afet bölgesi ilan edilmemesi halinde, afetzedelerin sadece 6306 sayılı kanun kapsamında tanınan haklardan faydalanabileceği sonucuna varabiliriz.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile de, vatandaşlarımıza, uzun vadeli ve düşük maliyetli krediler verilmekte olup, bu krediler ile ilgili olarak faiz desteği sağlanması dahi mümkün olabilmektedir.
Bununla birlikte, riskli alanda olup binasının riskli olduğu tespit edilenlere Bakanlık ya da idare ile yapacakları anlaşma hükümleri doğrultusunda, bulundukları bölgenin sosyo ekonomik durumları da dikkate alınarak karşılıksız kira yardımı yapılmaktadır.
Her ne kadar 6306 sayılı yasa ile afetzedelerin bir an önce eski yaşantılarına dönebilmesi adına, afetzedelere bir takım kolaylıklar tanınmışsa da, yukarıda ifade etmiş olduğumuz üzere 7269 sayılı yasa ile daha somut ve daha faydalı haklar tanındığını söyleyebiliriz.
Bu bakımdan afetin meydana geldiği yerin, afet bölgesi ilan edilmesinin önemine bir kez daha vurgu yapmakla birlikte, bölgenin afet bölgesi ilan edilmesi için aranan şartların biraz daha yumuşatılmasında fayda olabileceğini düşündüğümüzü belirtmek isteriz.
Zira, 31/10/2020 tarihinde İzmir’de meydana gelen depremde, bölgenin ‘Afete Maruz Bölge’ ilan edilmemesi sebebiyle afetzedeler, 7269 sayılı yasadan doğan “afet konutu edinme hakkından” ne yazık ki faydalanamamıştır. Bu sebeple, bu konuda bir an önce yasal girişimlerde bulunulmasının gerekli olduğunu önemle ifade etmek isteriz.
Av. Çiler Nazife Koşar
Comments